Neden Yazıyorum?

Faulkner "yazmak insan kalbini yüceltmek"dir der. Bu sözün ne kadar doğru olduğunu bilmem ama bence yazmak, durmadan konuşan kainatın dilini anlamak demektir veya yazmak kainata hakkıyla bakmayı bilmek demektir. Bu zaviyeden o, ilmin kapısı sayılabilir. İlâhî Beyan’da okumaktan sonra yazmanın bize emredilmesinde de bu gamıza (ince mesele) gizlidir. İlmî ve fikrî çalışmalardan verim düşürülüyorsa insan mutlaka yazmaya çalışmalıdır. Yazmak başka bir zaviyeden okuma ile elde edilen bilgilerle zonklamaya yüz tutmuş kafanın patlamasını önleyen ve sadece önlemekle kalmayıp insanlığa birşeyler verebilmenin sancısını dindiren bir vasıtadır. Hele hele bu müspette kullanıldığı zaman gönüllere nur akıtma kanalı olarak kullanılır. İnsan bu açıdan kendini hangi şartlarda olursa olsun yazmaya alıştırmalıdır. Yazma yerine sadece akılda kalanlarla yetinen bazı insanlar okudukları binlerce sayfa eserden yeterince meyve alamayan kimselerdir. Yazmak, bilgilerin dışında tezahür ediyorsa ilhama sonuna kadar açılan bir kapı oluverir. Bu açılışla gizli hazinelerin sırları meydana çıkar. İnsan o açılan kapıdan ma'nâ âleminin sonsuz güzelliklerinde mest ve sermest olarak gezer. Ebede ait duyguların uzantısına kavuşur. Ve insan âleme başka bir gözle bakmaya başlar. Bundan dolayı yazmak okuyan her insan için kaçınılmaz bir hakikattir.

Dünya çapında kendini ispat etmiş ve meşhur olmuş hemen bütün mütefekkir ve ilim adamları az veya çok, ama mutlaka yazmışlardır. Yazmak, ilmin olgunlaştırılmasında en önemli faktörlerden biridir. Eğitimcilerin "İnsan öğretirken öğrenir" diye ifade ettikleri hakikat, yazmak hususunda da geçerlidir. İnsan birçok mevzuda malumat sahibi olabilir, ancak, sıra yazmaya geldiğinde, bildiğini sandığı pek çok şeyi, aslında yeterli seviyede bilmediğinin farkına varır. Bu yüzdendir ki belirli bir sistematik içerisinde düşünce ve araştırmalarını yazıya aktarmasını bilenler müessir yazarlardır.

Yazmanın ağır bir mes'uliyeti de vardır. İki kitap okuyanın kaleme sarıldığı günümüzde, belki de en muhtaç olduğumuz şey yazarlık mes'uliyetidir. Ortaya konulan bir eserin okuyucuya doğrudan tesir ettiğini düşünürsek; yanlış bilgi verme, bir takım zan ve şüphelere dayalı şeyleri kesin hakikat gibi gösterme, bir yazar için talihsizliğin en kötüsüdür.

Yazmak, geniş ma'nâsıyla, Öğrenip bildiklerini başkalarının istifadesine sunmaktır. Ve, yazmak, hakkı dile getirmeyi ve doğruyu göstermeyi hedeflemişse o zaman kudsî bir mâhiyete bürünür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

PARA(L)EL OYUNLAR BUNLAR: BALIKESİR ESKİ VALİSİ AHMET TURHAN, İL ESKİ SAĞLIK MÜDÜRÜ DR. MUSTAFA ALP AKOĞLAN ve 50 bin PREZERVATİFİN ÖYKÜSÜDÜR.

24/09/2013 tarihinde adaletine güvenip Balıkesir Valisi Ahmet Turhan'a bir mail yazmıştım. "İlçemiz il merkezine 80 km . Sağlık ku...